Ağız ve diş sağlığı, genel sağlığınızın önemli bir parçasıdır ve zaman zaman hepimizin bu konuda çeşitli soruları olabilir. Antalya Myra Ağız ve Diş Sağlığı Polikliniği olarak, siz değerli hastalarımızın merak ettiği konuları aydınlatmak için buradayız. Uzman diş hekimimiz Erdem Çetin, ağız ve diş sağlığıyla ilgili en sık sorulan soruları yanıtlıyor. Bu bölümde, diş bakımı, tedavi yöntemleri ve ağız sağlığınızı nasıl koruyabileceğinizle ilgili en güncel ve doğru bilgileri bulabilirsiniz. Her türlü sorunuza yanıt bulabileceğiniz bu rehber, sağlıklı bir gülümseme için bilmeniz gereken her şeyi içeriyor.
Diş implantı, vücuttaki kırık kemikler ve zarar görmüş eklemler için ortopedi alanında kullanılan titanyum vidaların diş hekimliğinde de uygulanmasıyla ortaya çıkan bir tedavi yöntemidir. Bu alanda "oral implantoloji" adı verilen bir bilim dalı geliştirilmiştir. Oral implantolojinin temel amacı, eksik diş dokusunun yerine silindirik titanyum vidalar yerleştirerek bu eksikliği gidermektir. Diş implantları, tek veya birden fazla diş kaybı olan hastalar için kullanılarak, eksik dişlerin yerine geçer. Bu sayede hastaların estetik kaygıları, çiğneme fonksiyonları ve konuşma bozuklukları düzeltilir, ağız sağlığı ve yaşam kalitesi artırılır.
Diş kaybı yaşandığında, dişin yer aldığı kemik dokusu zamanla eriyerek azalır. Diş çekiminden sonraki ilk 3 ay içinde, en yoğun kemik ve dişeti kaybı meydana gelir. Bu kaybı önlemenin en etkili yolu, dişsiz bölgeye implant uygulamaktır. İmplant tedavisi, mevcut kemik ve dişeti dokusunu korurken, bu dokulardaki kaybı da durdurur.
Geçmişte, eksik dişler köprüler ve damak protezleri ile tamamlanıyordu. Köprü tedavisinde, eksik dişin bir önündeki ve bir arkasındaki sağlam dişler kesilerek, eksik diş porselen köprü ile tamamlanıyordu. Bu işlem, hastanın en az iki sağlam dişini feda etmesini gerektiriyordu. Damak protezlerinde ise, eksik dişler akrilden yapılan bir parça ile dişetine basarak tamamlanıyordu, bu da dişetine rahatsızlık verebiliyordu.
Diş implantları sayesinde, sağlam komşu dişler kesilmeden eksik dişler yerine konur ve dişetine vuruklar yapan damak protezi kullanımına gerek kalmaz. Bu nedenle, implant uygulaması hem diş sağlığını korumak hem de uzun vadeli konfor sağlamak açısından tercih edilen bir yöntemdir.
Diş implantı tedavisinin süresi, hastanın sağlık durumu ve implant operasyonunda kullanılan tekniklere bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Standart bir durumda, ileri cerrahi teknikler kullanılmamışsa, alt çenede implantın kaynaması için genellikle 2 ay, üst çenede ise 4 ay beklemek yeterlidir. Ancak, ileri cerrahi tekniklerin uygulandığı durumlarda, alt çene için bu süre 3 aya, üst çene için ise 6 aya kadar uzayabilir.
Bununla birlikte, hızlı implant tedavisi sayesinde, hastanın kemik yapısı uygun olduğu takdirde, implant yerleştirildikten hemen sonra diş protezi uygulanabilir. Bu yöntem, tedavi süresini önemli ölçüde kısaltarak, hastaların daha hızlı bir şekilde kalıcı dişlerine kavuşmasını sağlar. Hızlı implant, özellikle zaman kısıtlaması olan ya da dişsiz kalma süresini en aza indirmek isteyen hastalar için ideal bir seçenek olabilir.
Diş implantı tedavisi, genellikle hastalar tarafından ağrılı bir süreç olarak algılanmaz. Uygulama sırasında, lokal anestezi kullanıldığı için hastalar herhangi bir ağrı hissetmezler. Aslında, diş implantı yerleştirilmesi, diş çekiminden daha basit ve daha az ağrılı bir işlem olarak değerlendirilir.
İmplant uygulaması sonrasında, ilk iki gün boyunca hafif bir sızı olabilir, ancak bu durum genellikle basit ağrı kesicilerle kontrol altına alınır. Çoğu hasta, üçüncü günden itibaren günlük yaşamına ağrı hissetmeden devam edebilir. Bu nedenle, implant tedavisi sonrası ağrı genellikle minimaldir ve kısa sürede tamamen geçer. Ayrıca, implant tedavisinin olası yan etkileri hakkında daha fazla bilgi almak için ilgili içeriğimize göz atabilirsiniz.
İmplant Uygulaması Herkese Yapılabilir Mi?
Diş implantları, gelişimini tamamlamış ve 18 yaşından büyük sağlıklı bireyler için uygundur. İmplant tedavisi, kaybedilen dişin yerine titanyum vidalar yerleştirilmesiyle eksik dişin tamamlanmasını sağlar. Diş çekimi yapıldıktan sonra iyileşme sürecinde herhangi bir bozukluk yaşamayan hastalar, genellikle implant tedavisine uygun kabul edilir. İmplant tedavisinin 6 aşamasını öğrenmek için ilgili içeriğimizi okuyabilirsiniz.
Profesyonel diş beyazlatma işlemi, dişin renklenmiş sert dokusunun renginin açılmasıyla gerçekleştirilir. Bu işlemde kullanılan malzemelerin mutlaka bir diş hekimi tarafından veya diş hekiminin kontrolünde uygulanması çok önemlidir. Hekim tarafından önerilen şekilde yapılan ev tipi diş beyazlatma işlemi veya doğrudan hekimin uyguladığı profesyonel diş beyazlatma yöntemleri, dişlere zarar vermez. Bu nedenle, diş beyazlatma işlemi, doğru ve profesyonel bir şekilde uygulandığında güvenli bir yöntemdir.
Zamanla, kişinin yaşı, alışkanlıkları ve diş bakımına bağlı olarak dişetlerinde çekilme meydana gelebilir. Dişeti çekilmesine neden olan faktörler belirlendikten ve tedavi edildikten sonra, çekilme olan bölge küçük bir cerrahi işlem ile eski haline döndürülebilir. Eğer dişeti çekilmesi ile birlikte dişte aşınma da mevcutsa, bu aşınma diş dokusunun hasar boyutuna bağlı olarak dolgu veya porselen kaplama ile tamir edilebilir. Bu sayede hem dişeti hem de dişlerdeki estetik ve fonksiyonel sorunlar giderilebilir.
Porselen kaplama, dişin estetik görünümünü ve fonksiyonunu geri kazandırmak amacıyla uygulanan bir diş tedavisidir. Bu tedavi, genellikle dişte çürük, kırık, aşınma veya estetik sorunlar bulunduğunda tercih edilir. Porselen kaplamalar, dişin doğal yapısını taklit eden ve dişe estetik bir görünüm kazandıran ince porselen tabakalardan oluşur.
Tedavi sürecinde, dişin yüzeyinden bir miktar madde kaldırılarak diş küçültülür ve ardından dişin üzerine porselen kaplama yerleştirilir. Bu kaplama, dişe yapıştırılarak sabitlenir. Porselen kaplamalar, dayanıklı ve uzun ömürlü olmalarının yanı sıra, doğal diş rengine çok yakın bir görünüm sunarak estetik açıdan da tatmin edicidir. Bu nedenle, hem ön hem de arka dişlerde kullanılabilirler.
Porselen kaplama, dişin estetik görünümünü iyileştirmekle kalmaz, aynı zamanda dişi korur ve işlevini yerine getirmesini sağlar.
Porselen lamine kaplamalar, diğer adıyla yaprak kaplama, dişin ön yüzeyinin estetik açıdan yetersiz olduğu durumlarda tercih edilen bir tedavi yöntemidir. Bu tedavi, diş dokusunun görünen yüzeyinde çürük olduğunda, estetik olmayan renklenmiş dolgular mevcutsa, dişte renk değişimi meydana geldiyse, diş ön yüzeyinde çatlaklar veya kırıklar varsa uygulanabilir. Ayrıca, dişleri aralıklı olan hastalarda bu aralıkları kapatmak amacıyla da porselen lamine kaplamalar kullanılabilir. Estetik ve fonksiyonel iyileştirme sağlamak için ideal bir seçenektir.
Diş fırçası, dişlerin mekanik temizliğini sağlarken, diş macunu kimyasal temizlik yaparak diş yüzeyindeki plakların ve kalıntıların giderilmesine yardımcı olur. Ayrıca, diş macunu fırçalamadan kaynaklanabilecek bulantı hissini de azaltabilir. Diş temizliğinde en önemli faktör, mekanik temizlik yani düzenli ve doğru şekilde diş fırçalamaktır. Bu işlem, diş yüzeyindeki plak dokusunun etkili bir şekilde uzaklaştırılmasını sağlar.
Diş fırçası seçerken, diş ve dişetlerinde herhangi bir sorun yoksa orta sertlikte bir fırça tercih edilmelidir. Orta sertlikteki fırçalar, hem dişlerin hem de dişetlerinin etkili bir şekilde temizlenmesini sağlar. Diş macunu seçimi ise dişlerde hassasiyet olup olmamasına ve dişetlerinde kanama olup olmadığına göre yapılmalıdır. Eğer dişlerde hassasiyet yoksa ve dişetlerinde kanama problemi yaşanmıyorsa, herhangi bir diş macunu kullanılabilir. Ancak, özel durumlar için diş hekiminiz tarafından önerilen bir diş macunu tercih etmek her zaman en iyisidir.
Dişlerdeki konum ve biçim bozuklukları nedeniyle diş diziliminde ayrıklıklar oluşabilir. Ayrık diş tedavisinde, öncelikle bir ortodontist tarafından hastanın muayene edilmesi ve uygun tedavi planlamasının belirlenmesi önemlidir. Ortodontik tedavi, diş telleri kullanılarak dişlerin ideal konumlarına getirilmesini sağlar ve ayrıklıkları giderir.
Ancak, bazı hastalar tel tedavisini tercih etmeyebilir. Bu durumda, ayrık dişler protetik tedavi yöntemleriyle değerlendirilebilir. Dişlerdeki form bozuklukları ve ayrıklıklar, durumun ciddiyetine bağlı olarak dolgu, lamina (yaprak kaplama) tedavisi veya kaplama tedavisi ile düzeltilebilir. Bu yöntemler, dişlerin hem estetik hem de fonksiyonel açıdan iyileştirilmesine yardımcı olur. Tedavi seçimi, hastanın ihtiyaçlarına ve isteklerine göre yapılır ve diş hekiminin yönlendirmesi ile en uygun çözüm belirlenir.
Diş ve çene bölgesinde kaza, çarpma, düşme gibi durumlar sonucunda meydana gelen travmatik kırıklarda, hastanın hızlı bir şekilde diş hekimine başvurması son derece önemlidir. Eğer travma sırasında diş kırılmış veya diş yerinden çıkmışsa, kırık parçanın biraz süt içine konulması veya ıslak bir bezle sarılarak diş hekimine ulaştırılması gerekmektedir. Bu, dişin yeniden yerine yerleştirilme şansını artırabilir.
Çene ve kemik dokuda meydana gelen kırıklarda da zaman kaybedilmeden diş hekimine gidilmeli ve tedavi için geç kalınmamalıdır. Kırık diş tedavisi için, diş hekiminin tedavi planlamasına uygun şekilde hareket edilmelidir. Çene ve yüz bölgesine gelen darbe ve çarpmalar, çene kemiği, dişler, diş eti, dudaklar ve çene eklemine zarar verebilir. Bu nedenle, bu tür durumlarda hızlı hareket etmek ve uzman bir diş hekiminin yönlendirmelerini takip etmek hayati önem taşır.
Siyah dolgu ya da metal dolgu olarak bilinen amalgam dolgular, Dünya Diş Hekimleri Birliği ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından insan sağlığına zararlı olmadığı onaylanmış diş hekimliği malzemeleridir. Amalgam dolgu, yaklaşık 150 yıldır güvenle diş hekimliğinde, dolgu uygulamalarında kullanılmıştır. Ancak, gelişen teknoloji ve yeni malzemelerin ortaya çıkmasıyla birlikte, amalgam dolguların kullanımı giderek azalmış ve yerini daha estetik ve modern dolgu malzemeleri almıştır.
Amalgam siyah metal dolguların en büyük dezavantajı, renginin metalik olması ve zamanla siyahlaşmasıdır. Bu nedenle, estetik kaygılar taşıyan hastalar için daha az tercih edilir hale gelmiştir. Ancak, sağlık açısından güvenli olduğu birçok otorite tarafından onaylanmış bir malzemedir.
Diş ağrısı, genellikle dişte çürük oluşumu, kırık, travma veya dişeti hastalıkları gibi sebeplerden kaynaklanır. Diş ağrısının türü, tedavi planlamasında diş hekimi için önemli bir rehberdir. Diş hekimi, ağrının süresini, şiddetini, türünü ve hangi bölgede yoğunlaştığını işlem öncesi dikkatlice değerlendirir. Ayrıca, ağrının ağrı kesicilerle geçip geçmediği de tedavi sürecinde önemli bir faktördür.
Diş ağrısı yaşayan bir hasta, en kısa zamanda diş hekimine başvurmalıdır. Evde yapılan yanlış uygulamalar, örneğin diş ve dişetine rakı, aspirin, karanfil veya karanfil yağı gibi maddeler koymak, ağrıyı hafifletmek yerine daha da artırabilir. Bu nedenle, diş ağrısı durumunda profesyonel bir değerlendirme ve tedavi almak esastır.
Kişinin gülüşü sırasında görülen dişlerin beyaz ve diş etlerinin gülkurusu-pembe tonlarında olması için yapılan dolgu işlemlerine estetik dolgu veya bonding tedavisi denir. Bu tedavi, özellikle gülüş sırasında görülen dişlerdeki renklenmelerin düzeltilmesi amacıyla uygulanır. Eğer bu renklenmeler çürük dokusundan kaynaklanıyorsa veya dişlerde renklenmiş eski dolgular varsa, diş yüzeyine diş renginde dolgu malzemeleri uygulanarak, hasta tarafından fark edilmeyecek estetik dolgu işlemleri yapılabilir. Estetik diş hekimliği kapsamında yer alan bu tedavi, dişlerin doğal görünümünü ve hastanın gülüş estetiğini korumayı amaçlar.
Diş hekimliğinde lazer, hem diş dokusu hem de dişeti dokusu üzerinde işlem yapmak için güvenilir bir araçtır. Lazer teknolojisi, diş çürüklerinin temizlenmesinde, kanal tedavisinde, diş beyazlatmada ve dişi dezenfekte etmede etkin bir şekilde kullanılabilir. Ayrıca, lazer, dişeti şekillendirme işlemlerinde ve dişetinde meydana gelen renklenmelerin giderilmesinde de güvenle kullanılabilir.
Kanal tedavisi, diş hekiminin, dişin içinde zarar görmüş canlı dokuyu temizlemesi işlemidir. Tedavi, dişin içindeki kanala ulaşmak için bir giriş kavitesi açılmasıyla başlar. Diş içindeki kanal yapısı temizlenir ve şekillendirilir. Temizlenen ve şekillendirilen kanal, dezenfekte edici ve temizleyici ajanlar ile yıkanarak mikroplardan arındırılır. Ardından, diş içi kurutularak kanal, diş kökü boyunca homojen bir şekilde doldurulur.
Kanal tedavisi, geri dönüşümsüz bir işlemdir ve bu tedavi sonrasında diş canlılığını kaybeder. Eğer dişin gece uykudan uyandıran veya kendi kendine başlayan, ağrı kesicilerle geçmeyen bir ağrısı varsa, kanal tedavisi uzman bir diş hekimine yaptırılmalıdır. Ayrıca, dişte kanala uzanan bir çürük veya kırık varsa ve dolgu ile kurtarılamayacak durumda ise kanal tedavisi değerlendirilir. Diş kökünün etrafında röntgende görülen kemik dokusu kaybı,
Kanal tedavisi sırasında, dişin kanal yapısına ulaşmak için diş içinde bir kavite açılır ve bu süreçte belirli bir madde kaybı yaşanır. Eğer diş öncesinde çürük veya kırık bir yapıya sahipse, tedavi sırasında daha fazla madde kaybı olabilir. Kanal tedavisi sonrasında, diş canlılığını kaybettiği için daha kırılgan hale gelir. Bu nedenle, kanal tedavisinden sonra kalan sağlam diş dokusu miktarına göre, dişin uzun süreli kullanımını sağlayacak tedavi seçenekleri belirlenir. Kalan sağlam diş dokusu yeterli değilse, inlay-onlay veya kron tedavileri gibi destekleyici tedaviler değerlendirilir.
Kanal tedavisi sırasında, dişteki canlı doku uzaklaştırılır. Bu işlemden sonra, hastanın belirli bir süre boyunca azalan şekilde diş ağrısı yaşaması normaldir. Ancak, işlem sonrasında ilk günlerdeki ağrının azalmaması durumunda, hastanın hekimine başvurması gerekmektedir.
Kanal tedavisi sırasında kök kanalları eksiksiz temizlenip doldurulmuş bir dişte, işlem başarılı kabul edilir. Dişin çürük ve kanal tedavisi sırasında uğradığı madde kaybına bağlı olarak, dolgu, kaplama, inlay veya onlay gibi işlemlerden biri uygulanabilir. Kök kanalları ve üst yapısı düzgün yapılmış bir diş, yüksek başarı şansına sahiptir ve hasta tarafından uzun süre kullanılabilir.
Diş protezleri, dişlerin çürük, kırık, aşınma veya estetik sebeplerle tüm yüzeylerinden belirli bir miktar alınarak küçültülmesi işlemine verilen genel bir addır. Bu işlem, genellikle kron-kaplama tedavisi olarak adlandırılır ve dişin yaklaşık 1-1,5 mm civarında küçültülmesiyle gerçekleştirilir.
Eksik bir veya daha fazla dişin varlığında, komşu dişlerin aşındırılmasıyla eksik dişin yerinin tamamlandığı tedaviye köprü denir. Eğer çok sayıda diş eksikse ve komşu dişler zayıf veya hiç yoksa, hastalar tarafından takılıp çıkarılabilen ve akrilik plak ile yapay dişlerden oluşan hareketli protezlere damak protezi adı verilir.
Eksik dişlerin veya damak protezinin implantlarla desteklendiği sistemlere ise implant destekli protezler denir. Bu protezler, diş sistemi gibi sabit ve güvenli bir yapı sunar, bu da hastaların konforunu artırır.
Lamine veya yaprak protez, dişlerin ön yüzeylerinde renklenmiş, uyumsuz dolguların bulunduğu, diş formu ve boyunun estetik açıdan yetersiz olduğu durumlarda uygulanan bir diş protez tedavisidir. Bu tedavi, özellikle gülüş sırasında diş-dudak estetiğinde sorun yaşayan hastalar için idealdir. Gülüş tasarımı kapsamında da sıkça kullanılan bu yöntem, diş hekiminin dişin ön yüzeyini aşındırarak veya hiç aşındırma yapmadan, metalsiz estetik cam porselenlerle kaplama yapmasıyla gerçekleştirilir. Lamine tedavisi, doğal ve estetik bir görünüm sağlamak amacıyla sıkça tercih edilir.
Inlay-Onlay tedavisi, diş yapısının aşırı derecede madde kaybına uğradığı ve kalan diş dokusunun eksik diş dokusunu dolgu malzemesi ile destekleyemediği durumlarda uygulanan bir tedavi yöntemidir. Bu yöntemde, hastanın ağzından ölçü alınarak eksik diş dokusu dışarıda, model üzerinde tamamlanır ve ardından dişe yapıştırılır.
Dişeti çekilmesi, diş etlerinin diş köklerinden geri çekilmesi sonucu diş köklerinin açığa çıkması durumudur. Diş, kök ve kron olmak üzere iki ana bölümden oluşur. Diş kökü, dişin kemik ve dişeti içinde kalan kısmıdır; diş kronu ise ağızda görülen, mine ile kaplı olan bölgedir. Normal şartlarda, dişeti dişin parlak beyaz mine dokusunu örterek dişin kemiksi kök yüzeyini dış etkenlerden korur.
Sağlıklı dişetleri pembe, gülkurusu renginde, kanamasız ve sıkı bir yapıda olmalıdır. Dişeti dokusu, kemiğin üstünden dişin mine sınırına kadar uzanır ve dişler arasındaki boşluğu kapatarak üçgen bir yükselti şeklinde şekillenir. Düzenli diş fırçalama ile diş eti ve diş arasında sıkı bir bağ oluşur ve dişeti çekilmesi, diş eti cepleri gibi sorunlar görülmez. Dişler etrafında plak ve diş taşı oluşumu olmaz ve fırçalama sırasında kanama meydana gelmez.
Ancak, dişlerin düzgün bir şekilde temizlenmemesi durumunda diş yüzeyinde plaklar oluşur, bu da diş minesinin pürüzsüzlüğünü kaybetmesine neden olur. Plak ve diş taşı birikimi genellikle alt ön dişlerin dil tarafında ve üst azı dişlerin yanak tarafında daha fazladır. Plak ve diş taşı bakterileri barındırır ve diş etlerinde iltihaplanmaya yol açar. Bu süreç diş eti çekilmesine ve diş köklerinin açığa çıkmasına neden olabilir. Çekilmiş diş eti, geriye döndürülemez ve tedavi edilmediğinde dişi çevreleyen kemik dokusunda da hasar oluşabilir. Diş hekimi tarafından belirlenen tedavi prosedürleri ile durum kontrol altına alınabilir ve diş eti sağlığı korunabilir.
Bilimsel çalışmalar, çürük yapıcı bakterilerin bebeklere anneden, aile bireylerinden veya bakıcılardan bulaşabileceğini göstermektedir. Bu bakteriler, beslenme sırasında ortak kaşık ve çatal kullanımı, biberondaki sütün sıcaklığını kontrol etmek veya emziği temizlemek amacıyla annenin veya bakıcının biberonu ya da emziği önce kendi ağzına götürmesi gibi durumlar sonucunda bulaşabilir. Ayrıca, bebeğin dudaktan öpülmesi de bu bakterilerin bulaşmasına neden olabilir.
Evet, çocuklardaki diş çürüğü anneden çocuğa bulaşabilir. Beslenme sırasında ortak kaşık, çatal kullanımı veya annenin yiyecekleri önce kendi çiğneyip sonra çocuğa vermesi gibi durumlar, annedeki bakterilerin çocuğa bulaşmasına neden olur. Bu nedenle, ağız hijyenine dikkat etmek ve bu tür durumlardan kaçınmak önemlidir.
Çürük riski, tüm aile bireylerinde ve kardeşlerde aynı değildir. Çürük riskini belirleyen birçok faktör vardır. Her bireyin anne ve babadan aldığı genetik kodlar, bağışıklık sistemi, dişlerin anatomik yapısı gibi faktörler, aile bireylerinin çürük eğiliminin farklı olmasına neden olabilir. Ancak, çürük önlenebilen bir hastalıktır. Genetik faktörler çürük riskini artırsa bile, iyi bir ağız bakımı ve düzenli çocuk diş hekimi kontrolü ile çürük oluşumu önlenebilir.
Diş törpüleme; dişlerin doğal yapısındaki pürüzlerin giderilmesi, boyutlarının yeniden şekillendirilmesi ve dişler arasındaki küçük çıkıntıların alınmasıyla dişlere estetik bir görünüm kazandırıp, gülüşün daha dengeli hale getirilmesini sağlayan bir işlemdir. Diş şekillendirme işlemi dişlerdeki estetik sorunları gidermenin yanında, diğer diş hekimliği uygulamaları ile birlikte; ağız kapanışı, ısırma, çiğneme ve konuşma fonksiyonlarının iyileştirilmesini sağlar. Aynı zamanda diş kırıklarına bağlı gelişen batma ya da acı hissi gibi sorunların giderilmesi, bazı diş formlarının ideal pozisyona getirilmesi ile dişlerin işlevini ve genel sağlığını iyileştirmeyi hedef alır. Uzman diş hekimleri tarafından sıklıkla şekil bozukluğu veya düzensiz dişleri tedavi etmede ve gülüş tasarımını daha kısa ve kolay yoldan sağlama amacı ile tercih edilmektedir. Hastalar için oldukça konforlu olan bu yöntem, hızla popülerleşen bir tedavi yöntemi haline gelip, diş estetiğinde yeni bir trend olma yolunda ilerlemektedir.